melih cevdet anday’ a
I
bu gece her şey olabilir, bu kızıl gök
böyle buhran fesat durdukça masamda
bir ıstakoz avcısı için fena sözler bunlar
alaysı bir gece için fazla abartılı yakınmam
neden sonra olacak ne olacaksa ama şimdi
gecenin sonunda burada duyuldu işte öncesinden
denizden dönmüştüm ışıklarını açık bırakmıştım teknemin limanlara bundan söz ediyordum, fırtınaları aydınlatmaktan
II
bir köklü ıhlamura rastlamıştım salınmış
bekliyordu sabahçı kahvesinde bir çay içimi
gelecekti temmuz gölgesini özlemişti
ne yalan söyleyeyim oturdum eşlik ettim biraz
eski meydanlardan konuştuk uzunca eski ahbaplardan eski yarenlerden yani eskimiş ne varsa ondan, unutulmuş bir köklü ağaçla ne konuşulur hem
ne duyurur sana insan olmuşluğundan başka
III
yerini değiştirdiğim saksıda tutunmamış kauçuk
kitaplar ciltlerinden soyunmuş sıvalar dökülmüş
girdim ya eve her şey perme perişan ağır bir koku
bu nem bu yağmur sızdıran ahşap çerçeveler
sahipsiz evlerin camlarını kıran feşel çocuklar
yok, artık değiştirmeliyim bu evi bu mahalleyi
kendime yeni bir yüzyıl bulmalıyım orda sakin bir mahalle şöyle bahçeli bir ev , “ölümsüzlük ardında gılgamış”
IV
soğuk bir gece değil rutin serserilikler yaşanmakta
şarap şişeleri kırılmakta öte yandan bildik alışkanlık bunlar savaşa karşılık daha fazla alkol daha fazla bağımlılık
“suç ibresi melekten” yana, kaçış yok hava her şeye gebe bir yerde güzel bir söz duysam oraya kulağım
bir yerde türkü duysam oraya kalbim yetişirdi
nicedir kırlangıçlarda uğramaz oldu ya martılar
kargaları neredeyse unuttum onlar yaşar mıydı burada
V
erkenden söyledim söyleyeceği sözünü gecenin yasak meyvesini çaldım onun varsın fazla kızsın kül her bir yanda çünkü acı her bir yanda varsın kovsun beni kendi gecesinden
ben yeni bir sabah buldum kendime, hem bu gece
her şey olabilir işte, ormanlar tutuşabilir, evler yağmalanabilir belki de bir sıkıntı ya içimde bana bu havadan bulaşan tamda bu sıra serin bir yağmur ağabilir bu gökten
22
Ali Aydemir
Ölü Kayalar Mezarlığı
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili
Yayınlayan
Ali Aydemir
Ali Aydemir. 1981 yılında İstanbul’da doğdum. Çocukluğum İstanbul’da geçti taki bir trafik kazasına kadar. 1986 yılında Çernobil bulutlarıyla beraber Karadeniz’e geldik ailemiz bir kişi eksilmiş halde. İlk ve orta öğrenimimi Giresun’da tamamladım, lise son sınıfı bir işçi olarak Fiskobirlik Entegre Tesislerinde geçirdim, o dönem işçileri yakından gözlemledim, Markizm ile tanışmam böylece ete kemiğe büründü. Sonra Niğde Üniversitesi’nde Turizm Meslek Yüksek Okulunu bitirdim. Kapadokya hayatıma inanılmaz şeyler kattı, orada büyülendim. Devlet memuru olarak Bolu’ya atandım, gitmedim. Politik bir insana dönüştüm. Turizmin bir çok departmanında çalıştıktan sonra bu sektörün ruhumla hiç uyuşmadığını fark ettim ve mesleği bıraktım, biraz dışardan işletme okuyayım dedim, serbest bir öğrenci olmayı beceremedim. Uludağ Ünversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü sınavına girdim ve Dramatik Yazarlık Ana Bilim Dalını kazandım, hakkımda açılan kamu davası nedeniyle ki vatana ihanetten yargılanıyordum, sırf askere gitmediğim için, askere alındım, okul hiç müdahil olmadı. Neyseki Antakya’da tüm hakları elinden alınmış biri olarak askerliğe başladım, Turizimci ve de sanat okulu öğrencisi olduğum için ve Antakya turistik bir yer olduğu için beni rehber olarak görevlendirdiler, 4 tane Genel Kurmay Komutanını, Suriye Genel Kurmay Komutanı’nı, Suriye Kuzey Orduları Komutanı’nı, 2. Ordu Komutanını ve bir sürü Orgenerali ve Korgenerali gezdirirken vatana ihanetten yargılanmaya devam ettim. 2. Hudut Alay Komutanlığı’nın tarihçesini yazdım bu esnada, sonra aldığım ceza belli oldu, 3 ay hapis cezası aldım, paraya çevirince terhis olabildim. Askerden sonra okula döndüm, istekle başladım ve morali bozuk bir şekilde okuldan ayrıldım. Sanat okullarının başta öğretim kadrosu ve verilen eğitim beni çok üzdü. Sanat okullarının hala bu halde olmasına çok üzülüyorum. Liyakatin olmadığı bir ülke. Çok üzücügerçekten. Geziye katıldım, Soma’da bulundum vs. İşsiz kaldım. İnsan sanat okullarına güvenmemeli. Tüm bu dönemde İstanbul şehrinin ve Ankara’nın güzel şairleriyle Duvar dergisini çıkarmaya başladık, adını ben koydum, çok sesin olduğu yerde demokrasi maalesef görkemli olmuyor, duvar dergisinden ayrılıp Natama dergisini kurduk, 3 güzel yıl geçirdik beraber sonra oradan da ayrıldım. Çünkü Natama dergisi yayın hayatına devam etmemeliydi, uzun süre yayında kalan dergilerin düştüğü tuzak çıkış manifestosunun yani kendisinin reddi anlamına gelmekteydi. Arkadaşlarımın dergi çıkarmasına seviniyorum ama keşke bunun adı Natama olmasaydı. Keşke Natama yayın hayatına son verecek kadar da cesur olabilseydi. Neyse arkadaşlarımı seviyorum. Yolları açık olsun. Sonra işte dergicilikten böylece soğumuş oldum. Şiirlerim; Natama, Sözcükler, Duvar gibi dergilerde yayımlandı. Aslında daha bir çok dergide yayımlandı ama o dergilerin adını ağzıma almadığım için buraya yazmak istemiyorum. Gerek yok. Sırf şiirlerimin yayımlandığı dergiler çok görünsün diye adlarını yazacak değilim.
İlk kitabım ‘Ölü Kayalar Mezarlığı’ 2011 yılında yayınlandı. Hiç memnun olmadım. Yayınevinin adını yazmadığımdan anlamışsınızdır. Akşamdan sabaha kapak değişir mi! -gizlice değişiyor valla- hem de yazarın haberi bile olmadan, redakte bozuluyor ooo neler oluyor neler Çehov’un dediği gibi ve daha bir sürü şey!
Şimdi hazırda bekleyen iki şiir dosyam var üçüncüsüne çalışıyorum ama bir gün basılırlar mı açıkcası bilemiyorum. Bu yönde hiç çabam olmadı, olur mu bilmiyorum, hele şu pandemi bi bitsin de.. Güzel bahane.
İki tane tiyatro oyunum var burada paylaştığım oyun sadece okumalık onu saymıyorum. Belki roman da yazarım diyorum. İşsizim, bir iş kuryım dedim büyük zarar ettim dünya kadar borca battım, evdeyim tüm zamanımı okuyarak ve yazarak geçiriyorum. Güzel bir yazar hayatı yaşıyorum aynı filmlerdeki ve kitaplardaki gibi. Tek farkım ben tanınan biri değilim. Olur muyum hiç sanmıyorum.
Keza olsam bile bunu kimse bilmez çünkü ben öyle biri değilim.
Gün içinde biraz mutlu olabiliyor musunuz bilmiyorum ama her gün en azından gülümseyebiliyorsanız ne ala, herkesin işi zor. Mutlu olun diyeceğim ama yine de gülümsemeye çalışın diyeyim en iyisi, iyi günler dilerim, saygılarımla.
Ali Aydemir tarafından yazılan tüm yazılar