Amenti…

seyir esnasında, lütfen intihara kalkışmayın,

ayakkabılarınızı çıkarın,

basit bir hesapla yanınızda taşıdığınız zamanla şakalaşın,

can elekleri koltukaltlarınızda, iyi traşlanmış, umut vaad ediyor

korkarken zırvalar herkes, cesurken saçmalar, hata yapar en usta en çırak

isteyen istediği koltuğa oturabilir, istediğin bir parça

suyu bölüşmeyin kendi aranızda, o hak size verilmedi

seyir esnasında bilim insanları uzaya sızıyor,

susuyor, susuyor, susuyorlar,

tek damla suyu susuyorlar

bir akvaryum balığına anlatıldı tüm bunlar

kabardı solungaçları,

alın öfkeye secde eder, gölgedeyken, dedi

” ayna ayna söyle bana”

kuşlar dönüyor mu ağaçlara

sen ey en uzaktaki kara parçası

neyin içindeyim ben.

bir balık dünyayı değiştirebilir, cidden.

alt üvertürde oturma planı, gemi gibi bir şeyin içindeyim

iplerinizi belinize dolayın

seyir esnasında

kapılar

kapalı

azami 50 kg

-30 kilom ölecek!-

saniyenin milyonda biri, makul bir zaman

ayağımın altında

söylemiş miydim?

arkadaşlarıyla şakayla karışık sevişen departman müdürü

meğerse katilmiş

balkondan balkona işlediği cinayetleri meşhurmuş, mahvolmuşmuş

istanbul, gaz yutsunmuş, kussunmuş,

bu bilginin buradaki işi ne ona mı yansam yoksa

tophane’de genç bir kadını bıçak zoruyla ara sokaklarda dolaştırıp

uzun uzun saçından söz etmek yerine, ya da ellerini tutmak yerine

ya da gözlerine bakmaktan daha kolay olduğundan

mı bilinmez

kestirmeden din kültürü ve ahlak bilgisi testi yapıp

dört saat sonra Mevlana’dan bahsedince kadın,

Şems yetişmiş eski defterlere hiç aldırmadan.

zulmün karşısında mahçup olur sanırsın insanı, olmaz

söylemiş miydim?

üst perde kedi çağında, şişman, buyurgan, efendi

bu işler böyledir, Tom Jery’i hep kovalar

hayal dünyasına mesela, kafanın içi gibi bir yere

bu bir çatışma, ve sen Afrika’yı hiç umursamıyorsun,

balıklarla sineklerin kapışmasını,

otun bir halk olarak haykırışını, mısır, pamuk, pirinç ve bir element

olarak bakır hastalığı, kudret, hırs.

aristokrasi olmasa psikoloji bu şartlarda gelişim göstermezdi,

katil uşak, uşak bıçkın bir kukla olmazdı, sanırsın en ham hali

insanın, yanılırsın, hile. daha kurnazca

bir sahnede pala varsa domuzda vardır, bir tüketici olarak

en iy müşterisidir kan pazarının.

züppelik mi dersin azizlik mi,

ufukta diyor bahri, dünya dönüyor

kara görünmüyor

tuzlu bir his şu pis kokular, sanayi atıkları, nükleer çöpler, elektrik

bebek kakaları, anne olmadan halk olamazsın, oğlum.

kara görünmüyor, kara kara kara kara kara

dem seyir halindeyken yolcuların geçişi yasaktır

seyir esnasında güverteye çıkmak yasaktır

bal mumuyla rasta yapmak yasaktır,

Sabahattin Ali’yi öldürmek yasaktır.

Hertz: bir saniyede kulağımıza giren ses dalgasıdır.

Ali Aydemir

EKSİLDİ YANIM

-eflatun nuri ‘ ye

yaprak gecelemeye indiğinde suya titrediğini duydum

seni isteyen bedenimin

ayartıyorum seni düşlerim

bahçemdeki gülün karda tomurcuklandığını görmeni istiyorum belki

unutmuşum, cihangir’ de yaya kalanın ben olduğunu öyle ya

gülüşü kaç kez değişti ayın

deniz

hırçın bir kadın gibi dövüyor beykoz’ u ve biriktiriyor unutuşları kıyılara

gözlerini hatırlatan dünlerimle indim rüzgarın omzundan yürüdüm, bulamadım seni

böyle düşlememiştim seni İstanbul

beni bağışla

aynı aşkla çaldım kapını yalnızdım

konamadım suyuna

Ali Aydemir

Tiz Cargah

Ömür Kılıçaslan’ın hatıralarıyla

Tutunun çocuklar, dirseklerimiz kayıyor
Annelerin gözyaşlarında arkadaşları olanlar bilirler
Bir gün akşam olmuyorsa, ay da dolduramıyordur boşluğu, sonunda ve hep sonunda
İyiler bizi terk eder, sonunda ve hep sonunda, yerçekimsiz bir şarkı…

Tiz cargahla havalanan o kuşlar nasıl konuşursa, susarak
Duyarız ya. Ağlamazdan gelmeye en hariç şeydir bazen o, ulu,
Sessizlik. Tavan arasına çıkarken varılan Çin. Sanki bir fotoğrafta
Sesleniyor arkadaşlar arkadaşlar arkadaşlar ömür

İnsan ölüyor çok fazla yalnızlıkta, susmuyor kendine konuşmaları,
Sanki sağır olacağız da bir daha hiç annelerimizi duyamayacağız, sanki
Hatırlamaya çalışmıyor muyuz annelerimizi, arkadaşımız da annemizdir, hatırlanırsa
İnsan çok fazla ölmüyor aslında, bunlar rüyaysa, uyanamıyorsa ya da

Ali Aydemir

Biz Hayvanlarla Aynı Tarihi Paylaşıyoruz

biz hayvanlarla aynı tarihi paylaşıyoruz,
bir yere varmak neden uzun sürsün başka, aynı umutsuzluk,
aynı korku ve aynı korkunç geceler,
ihanetle suçlamaktan vazgeçtiğimiz her şey yani.

bilmezlikten gelmek seçenektir, kırk at tek nal
davun yılının habercisi kılıçların yere saçtığı kanlar
durma takip et, başarısız bir şiiri peşi sıra
hakkın hep senin, bizim orada yani aslında şurada,
pangaltı’da değil, küçükler için söylenmiş bir söz durur. göğe atılma.

durma takip et, suçla bir şeyleri. bir nehrin yatağına saldır,
üvey kalbini sök hançerinle, kol kaslarına güven, 
geçebilirsin bu nehrin ötesine öyle vaat ettin
fakat çalınabilirsin şarkı söylediğin için, haydutlar içinde bir haydut
sen şair olansın, takındığın pırlantalar arasında en gösterişlisi
mutsuz halinde bu işte senin. fısıltıyı bırak, daha yükselt sesini.

nehrin sarp yerleri karanlıktır, kaygan kayalıktır, aysız ve yıldızsızdır
deli çakallar insan boyunda zebanidir, kurtları düşürürler tuzaklarına
ve ordularıyla dolaşan domuzları
bu kara karada, seslerin ardışık halde sustuğu
ışıkların kendi içine kapandığı, yerin ve göğün gücendiği
sen durma seslen
bu alacakaranlıkta pur toprağa basan
ayaklarından başka, bir de bakışlarından, affedeceğin kimse yok.

affet kendini, bağışla ve kavak
ağaçlarına tutunma kırkını geçtikten sonra.

böyle geceler için silahın, tetikçilerin, mühimmatın ve baş parmağın
kibar, kentli aklın, vurdumduymaz tavrın, korkusuz bakışların
yalnızsın, durma çağır onları, duyduğun her çıtırtı ürpertiyor seni

böyle karanlık gecelerde duyduğu şeylere katılan halklar gibi
sende duymaktan korkarsın, koklamaktan korkarsın,
her şey hep yaklaşıyor gibidir ve her şey hareket halinde,
tehdit içerir hep ama hep uyanmak istersin. insanın uyanabileceği bir
uykusunun olması bir şey değil mi? Düşün,
bir uykun olsaydı kendini çimdikleyip dürtmez miydin?
kara kara’da akşam, nehir sandığın bir dere, ulak sandığın
baş parmağın, söktüğün kalbin ve sen bir cesetsin,
artık korkmayı bırak.

biz hayvanlarla aynı arabistan’ı ve coğrafyaları paylaşıyoruz,
aynı örümcek ağını aynı spirali, aynı doğal akortları,
aynı muhteşem armonileri ve aynı kuşkuyu paylaşıyoruz

söze nerede başlayacağını unuttuğundan beri peşine
düştüğün tarihçi, yalan konuşuyor
kimin nerede bileğini keseceğinden,
ve muhteşem evetinden sonra
tatsız ve neşesiz seni alkışlıyor

katırların ahını aldın sen
çocukların adını kullandın sen
öfkenle dilime küfrettin sen
meramını açık ettin sen
kervana hile sen, gafil sen
karanlıkta hicivken yolunu kaybeden sen

biz hayvanlarla aynı duyguyu paylaşıyoruz
aynı ferahfeza taksimini aynı saz semaiyi
aynı yere varmak uzun sürüyor bu yüzden
aynı anda adım atmak, ne fazla ne az
düşünüyorsak ihtimal arıyoruzdur
düşüyorsak kalkıyoruzdur,
doğumlar, ölümler
pişmanlıklar, sevinçler
aynı anlamın kelimeleri acelesi olmayan.

durup durup yürüyoruz
hayvanların arasında
insanlarla
yarın varacağımız o yere
seni çağırmıyoruz

Ali Aydemir

Ölü Manşetlerin İçinden Bir Şiir Çekiyorum Türkçe’ye

şimdi nereye gömsek ölüleri, bir baş yukarı kalkar 
dosdoğru kalkar, lirik bir şiir sanırsın, halbuki 
kamburdur itoğluit, geneleve gider her sabah 
bıçkındır, laleli ondan sorulur herkes uyuduğunda, dedim ki sonra 
bu şiir gömülürse yani becerirse ölmeyi yani ölürken öfkelenirse 
tek bir imge bile kıpırdamaz ölüler içinde 
biz ölüleri nasıl severiz oysa, güzel severiz, esrik severiz gençse severiz, çocuksa severiz, mertse severiz, asiyse severiz 
kızsa severiz, intiharsa severiz, şairse çok severiz 
eski anılarla severiz, (yeni) rakıyla daha çok severiz 
ölçüsüz severiz, değersiz severiz, (dostlar alışverişte görsün) cenazede severiz ölü severiz, 
yaşayan ölüleri ingilizce bile severiz 
güzel ölüler ülkesiyiz, her yanımız şair-i devlet 
her ölüme süratle sicil veren eleştirmenlerdir 
onaltısında romantik yirmisinde kominist kırkında marksist kırkbirinde 
duayen, kim midir şair, hinoğluhin, beyaz sayfa açar sanırsın küfreder Lâhavlevelâkuvveteillaâbillâhilaliyülazim! birkeresindeelindekimikrofonuısırıncaherkessırayageçtikarşısındapadişahımçokyaşaogün
denberiperayakorkusalanosmanlıdelikanlısıgibiyayıldıkçayayıldıortadoğuya   

bu ölü gömülmelidir ve devlet çekilmelidir parklardan 
iki sevgilinin ellerinden, öpüşlerinden dudakların, kızların etek boyundan, 
rahimlerinden kadınların, sonra cezaevlerine sigara bağışı yapılmalıdır 
ben bir gün muhaliftim ve yarın devrimdi ve sonra abimi astım bir ağaca 
kötü adamlık kötü kardeşlik kötü çocukluk benimki her şey kötülüğe dair 
şu uçsuz bucaksız manşetler, her şey kötülüğe, 
ölüler gömülmelidir ve dünya nefes almalıdır belki bir bira , kimse çıkmasın evinden işe gitmesin ve para harcamasın bugün 
kimse sevişmesin, kimse okumasın, açılmasın televizyonlar, Facebook’a girilmesin, 
Twit atılmasın, kimse beğenmesin birbirini, kötü mü? 
ne zaman iki ölü yan yana gelse maraz çıkar pekala çıkar 
bir karış toprak için o yüzden isteyen saksılara gömülmelidir ölüler gömülmelidir ve devlet çekmelidir elini şiirden şiir beklemeden çekilmelidir ve şairler ayağa kalkıp haykırmalıdır bir ağızdan: 
dilsiz ve sağır adam evine dönmelidir bu akşam 

Ali Aydemir

Karga ve Kadın

Kendimi mi varetmiştim senden, yitirdiğim

kemik benim değil ki, bir tabak gibi kırılan,

bilek gibi kesilen. Burada çok kemik var. 

Herkeste çok var. Kalp yok kalp yok kalp yok.

Buhuru tüten kemik, kalp değil. Hiçbir şey 

değil. Kaçıncı günüydü unuttum. Kemik bir gün

biraz patladı, saçma boşluk aptal

Çamura şekil verebilirdim kemik bükülmüyor.

Dilin kemiği yok derken kemiğin dili yoktur, 

derim.

Ne bu çağda ne de sonra, elveda.

Ali Aydemir

Sineklerin Musikisi

Hiç ses yok, sessizliği kollayan vahşi bir şeyle yürüyoruz. Evler, duvarlar ve sokaklar yok. Parasızlık yok. İşsizlik:

Balo Sokak’ta birkaç kadın ellerinde anketler, sana soruyor bana soruyor Kadınlar korksalar bu kaldırımda durmazlar. Çırak olsalar. Açlar:

Bahriyeli Pub’ın kapısında, ışıkla dışarı sızan sinekler hepsi sonra erkekliğin kafasını koparacak, hayat denilen o anda, öyle olacak;

Midyenin mucidi Mardinlidir. İstanbul’da ve Akkiraz Sokak’ta kime sorsan aynı cevabı alırsın boşlukta sallanan. (çamaşırlar-

dan)

Zaten bir kurbağa diğer bir kurbağaya şaka yaptığında kaka olur, derbi maçı izleyen birkaç hemşeri için zalım arma

Bu yüzden bir çekirge zıplayabilir ama iki çekirge öldürülmelidir tabancan yoksa Türkiye şiirinde tuz var: gez, göz, arpacık

Sineklerin musiki bilgisi insanlık tarihi gibidir, önce yadırgarsın sonra ürkersin,

boş bir ayak kara bir tahta

Ben Böyle Bi Şii Yazacağım, OKEY miyiz?

Af()ika’ya dai() söylenecek son söz, en başında söylenmeli, OKEY

He()kes asla hatı()la()ken bi() a()payı gözlemlemek çok saçma

Boyu kendini ilgilendi()i() vicdandan söz edin Ta()labaşı’na

Çünkü a()payı a()pa yapan top()ak he()kesindi(), OKEY

aklınızdan sayı tutup düşünün, öyle ki göç için hayal sadece sayı

çizgiyi geçmek kalp çabukluğu, mülteciyim mültecisin mülteci

içinde kuş olan, sapan olan, taş olan, kayış olan, çocuk olan kendinden kaçmaz

içinde ölüm olan, pala olan, silah olan, çocuk kalmaz

anne olmak, baba olmak, oğul olmak, kız olmak sadece çocukluk düşü, öyle mi?

benim için matematik işte böyle uzayıp giden yıldız kümesi

ama matematik sicil kayıtta kötü niyetli, eski dilde muhammin*

senin yüzüne bakmaz, kimsin? bilmez, sadece tahmin

oysa bu insan, 

aynı dili konuşmak için çabalamamalı, 

olmalı ve dolaşmalı içimizde

açıldıkça içimiz iç-siz

siz 

ve

işsiz

ve

tam sayısız yaşamak 

belki çok keyif 

belki mutluluk 

böyle kimse 

tahmin etmeyelim ne olacak, sonuçta o çocuk yaşayacak

ulussuz

OKEY

annenin oğlu eve dönmedi dün gece, sadece asayiş için

anne dün gece bütün yüzyıl ağladı

anne kayboldu yitip giden babanın peşinde ve oğlun

emniyet için nüfus cüzdanı: yüzün siyahı, dişin akı, dilin alı

ama ifadesi değil bu insanın, 

ama ifade değil bu

ama ifade

bana ne Nil’den şimdi

anne sadece gözyaşıyken

OKEY

Bi() çocuk futbol oynayabili(), saat satabili(), pa()füm satabili(), müzik yapabili(), şii() yazabili(), Ta()labaşı’nda kalabili(), bunun ne()esi kötü, ne()esi suç, neden gündüz fene()i OKEY

İçin acayip fenayken ve fesatken ve tuttuğun takımın 10numa()alı fo()ması senin için fenomenken ve ilk taşı en günahka()ınız ata()ken, SEN neden susa()sın OKEY

Pa()kta sevgilinin elini tuta()ken, sote bulunca öpe()ken, hayal ku()up kendinden geçe()ken

Bi() pa()kı olmayan çocukla()a saygı duymalı OKEY

Kendi sını()la()ını çize()ken tebeşi() savaşı ve()i()ken

Savaştan değil, öldü()mekten kaçan çocula()a saygı duymalı OKEY

Fena sini()li bi() komise()in ceketinin cebinde eve dönmeye hazı()lanı()ken bi() çikolata

Çikolata olmaya kalkışmaz asla, OKEY

De()i ()engi bi() katili katil yapmaz bak bu da bi() matematik ve mantık

Son()a kimse iyi bi() baba olamaz başkasının oğlunu öldü()ünce OKEY

Bu()ası a()tık baştan sona Af()ika, baştan sona Av()upa, tepeden tı()nağa katil beyaz zenci

Haleluya haleluya haleluya haleluya haleluya haleluya haleluya haleluya OKEY

Bu()ası Ta()labaşı, Öme() Hayyam, Bu()ala() a()tık Taksim, Beyoğlu, İstanbul

Haleluya haleluya haleluya haleluya haleluya haleluyahaleluya haleluya OKEY

“haleluya demeden olmaz”*  haleluya haleluya haleluya haleluya

Hepimiz göçmeniz, hepimiz mülteci, hepimiz OKEY, Festus Okey, OKEY

Ali Aydemir

*  Oranlayan, tahmin eden

*  Haleluya Demeden Olmaz, Enis Akın

Not: Göçmenler R harfinin sesini çıkarırken zorlanıyor, o yüzden bu şiir R’siz R’siz şiir okumak istemeyenlere tavsiyem parantez içlerine R koymalarıdır.

Benim Faust!

Ben senin Faust’un, gece meşinbir top hızı

fiillere takılan ve örümcek ağları ören

rüya vesaire

                         -Küçük belleklerde karıştırdım harflerin yerini

                          Halayık çok güzel bir kadın kadar (belki de değildir) Kürt’tü                           

heeey sen, oradaki kurşun kalem, heey sen:

            doğ(r)udaki hitap

            anlamdaki tereddüt

            yoldaki serap

            çöldeki yırtık tayt

Isı değişimi kendinle arandaki, kendinle başka, insanlarla başka, dünya kadar eski, yeni, körpe, ihtiyar. 

benim Faust, Faust benim! (Tuuu sana*)

Ben sizi provakatif bulmuyorum

sineklerden ordular kurduğunuzdan

düzenli ve sivri

Çünkü şair ikiye ayrılır:

1- Cenabülrabbülalemin

2- Şirkler ve Kürtler

ben sizi bulmuyorum, nedense bulamıyorum

Çünkü çok uzakta kaplanların nesli tükeniyor çocuk yaşta

Çünkü çok uzakta ağaçlar utançlarından bu kadar bahar

Çünkü çok uzakta sual oldu: “yeni bir iddiaya daha var mısın?”

Çünkü çok uzakta gelmeyi açık ara seven biriyim, 

evimde atların efendisi

çünkü,

serserileri altılı oynar ve Allah’a el açar

çünkü Allah’ın perdesi avamadır 

ve dolunaydan huzursuz olurum, sevişmiyorsam, içmiyorsam

SEN DİLİNE KÜRTÇE SÜRMEYİ DENE, gecede değil, o saatte daktilo sesleri, cep telefonunda Jimi Hendrix, fesbuka tivitırdan ve karanlıktan hediye paketi ve Taksim’de Bandista: haydi barikata haydi barikata haydi barikata haydi barikata 

ekmek kadar                      özgürlük için

ya da 

yan yan yan yan be Babilon

Benim (ses     siz) Faust!

hepinizi tepeleyeceğim

hey sen oradaki kurşun kalem

hey sen.

*Faust, Goethe, Çev: İsmet Zeki Eyuboğlu

Ali Aydemir