Kıssadan kıssa

Bir yokluğa düşünce, fırtınalar kopunca içimde, bu yaklaşan elbette dünyanın sonudur derim kendime, buradan geri dönmelisin. Saatlerce yürüdüm. Yürüyüş anlamsız geldiğinde eve döndüm. Annem yeğenimin ezdiği üzümlerden pekmez kaynatıyordu. Kazanın altına odun koyarken annem mâni okuyor çocuklar da oturmuş onu dinliyordu,  

“Elbisesi mor imiş  

Mor imiş de ne olmuş 

Gurban olduğum Allah 

Ayrılık ne zormuş” 

“Entarisi göğ idi 

Kimden aldın bu öğüdü 

Ben üzerine düştükçe  

Senin gönlün büyüdü” 

Annem hem neşeli hem kederliydi. Bir hafta sonra oğlundan ayrılacaktı. Aklı da gönlü de bu ayrılıktaydı.  

“ İn dereye durursun 

Kuru fındık bulursun 

Alacaksan al beni 

Sonra pişman olursun” 

Maniler yeğenlerimi gülümsetiyordu. 

Evin kapısında bütün yıl yapraklarını dökmeyen taflan ağacının altına gelip oturdum. Babam ve Halit dede geldiler peşimden. Beni görünce Halit dede yaklaşıp yanıma oturdu. 

Ben kimim dedi? 

Halit dedemizsin, babamın kuzenisin.  

Hayır, dedi ben kimim? Sualini anlamamış gibi gözlerine baktım. Bak, dedi ben senin atan sayılırım. Sadece deden değilim. Kaldı ki aslında dedem bile değildi, dedemin yeğeniydi. Bir daha biz konuşurken oturup dinleyeceksin. Seni düşünmediğimizi nereden biliyorsun. Sana bir hikâye anlatayım da kıssadan hisse olsun. 

Vaktiyle bir ülkede büyük bir han varmış. Tanrı bu hana büyük denizi geçerek Demir Dağ’daki insanlarla harp etmesini emretmiş. Han da Tanrının bu emrini yerine getirmek için asker göndermiş. Askerler bin bir güçlükle denizi geçip Demir Dağ’a varmışlar ve onlara savaş için geldiklerini söylemişler. Fakat onlar hiç oralı olmamışlar. “Savaş nedir?” diye sormuşlar. Bunlar dövüşelim demişler. Anlatmışlar, göstermeye çalışmışlar ama hiç faydası olmamış. Geri dönmek zorunda kalmışlar. Geri dönerlerken de Demir Dağ’ın hanı onlara birçok hediyeler ve hanlarına da bir kürk hediye etmiş. Gelmişler, durumu hanlarına anlatmışlar. Hanları da şaşmış bu işe. Getirin demiş, şu kürkü göreyim, demiş. Getirmişler bakmışlar ki bu kürk kendilerine çok büyük. Kürkü parçalayarak sekiz tane kürk yapmışlar. O zaman han meseleyi anlamış. Demiş ki: bunların bir tanesi bizim sekiz kişimize karşılık imiş. Biz bunlarla nasıl savaşırız, demiş ve savaştan vazgeçmiş.” Anlattığı hikâye hoşuma gitti fakat ne demek istediğini anlayamadım, ağacı çıkarıp bu konuyu kapatacağımızı düşündüm. Rahatlamış bir şekilde, ben de düşünmüştüm ki diye söze girince. Hayır, dedi. Ben sözümü bitirmedim. Bazen işin içinden çıkamayacağın durumlarla karşılaşırsın. Fakat işinden vaz geçmezsin. Bizde vaz geçecek değiliz. İçin hoş olsun bu konuyu çözeceğiz. Bana sorarsan bu konu bile değil. Ama, dedim. Dedin ki han vaz geçmiş savaşmaktan. O zaman vaz geçmiş, dedim. Hepten vaz geçmemiş. Kim Tanrı’nın sözünü yabana atabilir. Bugün o hanın çocukları tüm dünyaya yayılmış durumda. Peki o Demir Dağ’ın ülkesine ne oldu dersin, yok olup gitti. Bugün isminden eser bile yok. Düşünecek, planlayacak ve hareket edeceksin. Öyle yapacağız. Biraz gözünü karart be oğlum. Sana yakışan da budur. Hatta git uyu biraz. 

Uyku zamanı geçti, dedi, babam. İş vakti iş. Şimdi halana git Hakkı enişteni çağır. Halit dedem seni bekliyor, de. Halama gittim eniştemi çağırdıklarını söyledim. Halamın buz gibi ekşi ayranından bir tas içtim.  

Adamın adlısı aptal doğmuştur, derler, dedi halam

Göçen bu dünyadan, saray umar kendine. Kimisi de bir tas ayran.

Hakkı enişte ellerini bellerine kavuşturmuş ağır aksak yürürken ona yetiştim. Seni neden çağırdıklarını biliyor musun enişte, dedim. Hayaletleri kafanın içinde arama, diye karşılık verdi. Buz gibi. Neyse dedim, siz konuşursunuz. Bir daha yanında tek kelime etmemeye karar verdim, orada.  

Dikkat dağıtıcı yeni bir şey düşün, dedim kendime 

-Bunu düşünmeyeceğim. 

Başka bir şey düşün. Yediye kadar say mesela. 

-Sekize kadar sayacağım. Nefesimi tuttum ve bıraktım. Eniştem hala yanımdaydı.  

Ruhu dışarı çıkarma gücünün bir başka yönü daha olabilir. Ruhu bedeninde olmayan insanlar var öyleyse ruhtan söz edilemez. Kötü insanların ruhunun olduğuna inanmıyorum.  

Eniştem hala yanımdaydı. Onunla bu yürüyüşü yaptığım için kahrımdan düşüp öleceğim. Ne sevimsiz insan. En iyisi hiçbir şey düşünmemek, teslim olmak ister adımını say ister etrafa bakın avel gibi yapacak bir şey yok. Keşke bir tas daha ayran isteseydim halamdan. Ya da eve gitmek için acele etmeseydim. 

Hayatın ortasında olduğumu düşündüğüm o uzun yürüyüş bitmek üzere evin bacası görünüyor, hafif yana mı yatmış ne. 

-O adım bu muydu 

-adımladım. 

-Bu adım o muydu 

-adımladım, derken eve geldim.  

İnsanlar kırkından sonra tuhaf bir şekilde yaprağa dönüşüyorlar ama ağaca asla. Bu sözü sesli söylemiş olmalıyım ki Hakkı enişte dönüp biraz nükteli: çiçek var çiçek açar, çiçek var çiçek açmaz. Herkes bir olmaz. Bu kimseyi iyi yapmaz kötü de yapmaz. Neyse ki sabırlı biriyim, diye cevap verdi. Biraz sıkıntılıyım, kusuruma bakma saygısızlık yapmak istemedim, dedim. Belli dedi, sıtmalı itin gözleri gibi titriyor gözlerin. Sen acaba okumasa mıydın Ali, dedi sonra. Valla benim çocuğum olsaydın seni okutmazdım. Tehditkâr talihsizlikleri de atalarımıza borçluyuz, dedim. Yürüyüşüne yardımcı olan bastonunu ışık hızıyla sırtıma vurdu, canım acımıştı ama belli ki onun canı benimkinden daha çok acımıştı. O esnada hızlıca yanından ayrıldım. İnsanın karşı karşıya kaldığı kötü durumların nereden aniden karşısına çıkacağı hiç belli olmuyor doğrusu. Amaçsız kötülük olmaz, denir hep, bence öyle değil. Bir saldırının amacı olamaz, kötülük kötülüktür.    

Yayınlayan

Ali Aydemir

Ali Aydemir. 1981 yılında İstanbul’da doğdum. Çocukluğum İstanbul’da geçti taki bir trafik kazasına kadar. 1986 yılında Çernobil bulutlarıyla beraber Karadeniz’e geldik ailemiz bir kişi eksilmiş halde. İlk ve orta öğrenimimi Giresun’da tamamladım, lise son sınıfı bir işçi olarak Fiskobirlik Entegre Tesislerinde geçirdim, o dönem işçileri yakından gözlemledim, Markizm ile tanışmam böylece ete kemiğe büründü. Sonra Niğde Üniversitesi’nde Turizm Meslek Yüksek Okulunu bitirdim. Kapadokya hayatıma inanılmaz şeyler kattı, orada büyülendim. Devlet memuru olarak Bolu’ya atandım, gitmedim. Politik bir insana dönüştüm. Turizmin bir çok departmanında çalıştıktan sonra bu sektörün ruhumla hiç uyuşmadığını fark ettim ve mesleği bıraktım, biraz dışardan işletme okuyayım dedim, serbest bir öğrenci olmayı beceremedim. Uludağ Ünversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü sınavına girdim ve Dramatik Yazarlık Ana Bilim Dalını kazandım, hakkımda açılan kamu davası nedeniyle ki vatana ihanetten yargılanıyordum, sırf askere gitmediğim için, askere alındım, okul hiç müdahil olmadı. Neyseki Antakya’da tüm hakları elinden alınmış biri olarak askerliğe başladım, Turizimci ve de sanat okulu öğrencisi olduğum için ve Antakya turistik bir yer olduğu için beni rehber olarak görevlendirdiler, 4 tane Genel Kurmay Komutanını, Suriye Genel Kurmay Komutanı’nı, Suriye Kuzey Orduları Komutanı’nı, 2. Ordu Komutanını ve bir sürü Orgenerali ve Korgenerali gezdirirken vatana ihanetten yargılanmaya devam ettim. 2. Hudut Alay Komutanlığı’nın tarihçesini yazdım bu esnada, sonra aldığım ceza belli oldu, 3 ay hapis cezası aldım, paraya çevirince terhis olabildim. Askerden sonra okula döndüm, istekle başladım ve morali bozuk bir şekilde okuldan ayrıldım. Sanat okullarının başta öğretim kadrosu ve verilen eğitim beni çok üzdü. Sanat okullarının hala bu halde olmasına çok üzülüyorum. Liyakatin olmadığı bir ülke. Çok üzücügerçekten. Geziye katıldım, Soma’da bulundum vs. İşsiz kaldım. İnsan sanat okullarına güvenmemeli. Tüm bu dönemde İstanbul şehrinin ve Ankara’nın güzel şairleriyle Duvar dergisini çıkarmaya başladık, adını ben koydum, çok sesin olduğu yerde demokrasi maalesef görkemli olmuyor, duvar dergisinden ayrılıp Natama dergisini kurduk, 3 güzel yıl geçirdik beraber sonra oradan da ayrıldım. Çünkü Natama dergisi yayın hayatına devam etmemeliydi, uzun süre yayında kalan dergilerin düştüğü tuzak çıkış manifestosunun yani kendisinin reddi anlamına gelmekteydi. Arkadaşlarımın dergi çıkarmasına seviniyorum ama keşke bunun adı Natama olmasaydı. Keşke Natama yayın hayatına son verecek kadar da cesur olabilseydi. Neyse arkadaşlarımı seviyorum. Yolları açık olsun. Sonra işte dergicilikten böylece soğumuş oldum. Şiirlerim; Natama, Sözcükler, Duvar gibi dergilerde yayımlandı. Aslında daha bir çok dergide yayımlandı ama o dergilerin adını ağzıma almadığım için buraya yazmak istemiyorum. Gerek yok. Sırf şiirlerimin yayımlandığı dergiler çok görünsün diye adlarını yazacak değilim. İlk kitabım ‘Ölü Kayalar Mezarlığı’ 2011 yılında yayınlandı. Hiç memnun olmadım. Yayınevinin adını yazmadığımdan anlamışsınızdır. Akşamdan sabaha kapak değişir mi! -gizlice değişiyor valla- hem de yazarın haberi bile olmadan, redakte bozuluyor ooo neler oluyor neler Çehov’un dediği gibi ve daha bir sürü şey! Şimdi hazırda bekleyen iki şiir dosyam var üçüncüsüne çalışıyorum ama bir gün basılırlar mı açıkcası bilemiyorum. Bu yönde hiç çabam olmadı, olur mu bilmiyorum, hele şu pandemi bi bitsin de.. Güzel bahane. İki tane tiyatro oyunum var burada paylaştığım oyun sadece okumalık onu saymıyorum. Belki roman da yazarım diyorum. İşsizim, bir iş kuryım dedim büyük zarar ettim dünya kadar borca battım, evdeyim tüm zamanımı okuyarak ve yazarak geçiriyorum. Güzel bir yazar hayatı yaşıyorum aynı filmlerdeki ve kitaplardaki gibi. Tek farkım ben tanınan biri değilim. Olur muyum hiç sanmıyorum. Keza olsam bile bunu kimse bilmez çünkü ben öyle biri değilim. Gün içinde biraz mutlu olabiliyor musunuz bilmiyorum ama her gün en azından gülümseyebiliyorsanız ne ala, herkesin işi zor. Mutlu olun diyeceğim ama yine de gülümsemeye çalışın diyeyim en iyisi, iyi günler dilerim, saygılarımla.

“Kıssadan kıssa” için 11 yorum

  1. Yazı gerçekten çok güzel bir yazı ders veren bir yazı anlamlı manalı bir yazı ben yazıyı çok beğendim şahsen

    Liked by 1 kişi

      1. Ben teşekkür ederim sizin de bizim yazılarımız hakkında fikir beyan etmenizi beklerim

        Beğen

          1. WordPressin okuyucu bölümündeki ara kısmına huseyinibis Bu şekilde bulamazsanız hüseyin ibiş yazıp arattıktan sonra bulabilir karşınıza çıkacak olan hüseyin ibiş kişisel blog linkini tıklayarak takip edebilirsiniz

            Liked by 1 kişi

          2. Hüseyin bey, blogunuza bugün yarın bakacağım söz veriyorum, fakat yorum yazar mıyım onu bilmiyorum, ben kimseye yorum yazmıyorum. Bazen rica üzerine ya gazete kitap eklerinde ya da dergilerde yazıyorum keza şu sıralar yazmıyorum. Ben yazarlıktan başka bir meslekte çalışmıyorum. Zamanında istismar edildiğim içinde dış dünya ile ilişkimi kestim. İstanbul’dan bile taşındım. Özürlerimi sunarak bakış açımı sizinle paylaşmak istedim. Teşekkür ederim yaptığınız yorumlar için. Herhangi bir dergide yazıyor musunuz?

            Liked by 1 kişi

          3. Bazıları benim bu sözümü doğru bulmuyor ama ben bu sözümü sitemde slogan olarak da kullandım eleştiriliyorsak doğru yoldayız demektir benim prestijimde prensibim de bu eleştirilmek her zaman iyidir şöyle çizdiğin yolu biraz daha genişletmene yardımcı olur diye düşünüyorum ben

            Beğen

          4. Genel olarak söylemek isterim yanlış anlaşılmasın, psikolojik yaklaşım egolu canlılar olduğumuz yönünde. Eleştiri, bu çok geniş bu konu. Birçok eleştiri yöntemi var malumuzdur. Eleştiri denilince yergi ve övgü düşünülüyor genelde. Birini yapan diğerinden mahrum kalıyor. Sonrası kaos. Ben genel olarak sosyal medya blog düzeyinde eleştiri yapmıyorum. Anlaşılmadığı kanaatindeyim. O yüzden ya dergilerde ya da kitap eklerinde eleştirinin beşiğinde bunun anlaşıldığını düşünüyorum. Bu wordpress blog sayfalarında da çok gezinme fırsatım olmadı doğrusu. Bu konudaki eksiklik bende. Uzun süredir ilk kez bir roman yazmaya çalışıyorum o bütün zamanımı alıyor. Burada bazı bölümleri paylaşıyorum, Beni yanlış anlamayın lütfen. Saygı duyduğum bir takipleşme havuzundayım bundan da galiba memnunum. İyi akşamlar dilerim.

            Beğen

  2. Herkes sizin gibi böyle manalı anlamlı yazılar yazmıyor hop bağcıkba yazı çok tıpkı müzik dünyasında olduğu gibi

    Liked by 1 kişi

  3. Ali nin öyküsü aynı sürükleyicilikle devam ediyor. Aynı lezzet, aynı müthiş üslup, araya hiç eğreti durmadan serpiştirilen sorgulamalar, çok güzel

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s