uzun uzun bak uzun uzun nereye? ? ?

nihayet bitti. bitti mi? bitmez! biter!
biteli çok oldu. bit-
yoo, devam ediyor.
öyle
san!

dünya dönmüyor, onu döndürüyorlar ve son-
ra tarih filan
diyorlar


çakallar

yalnız

avlanmak.

biter mi bitmez
sokakta ‘bi bitmediniz
lan!’ diye bağırıyorlar.

absürt bir şeyler çalıyor Ermenim
tek bacaklı, tek gözlü akordeon
sabaha kadar kar yağıyor.

her devrin bir Osnip efendisi
her devrin diktatörü gibi
-her evrimin bir yan sanayisi vardır-

Osmanlı, İslam ülkesi, Ortadoğulu, uzaysız ve bıyıklı
Türkiye, sınırlı, uluslu, sakallı, çok bağımlı ve az uzaylı
hiç işte hiç. ahkâm kesiyor
ben değilim o
icralık insanlardanım, evsiz, işsiz, bir oyum var
1 = 0
ama Türkiye’ye ne bileyim saç uzatmak için
kilometrelerce ötelerden geliyorlar
adamları sakalsız ama perçemli evlerine yolluyoruz
sakal bizim işimiz.
İsmet Özel duymasın, sakal kimseyi
İs-lam-laş-tır-maz!
başta Ermenileri.

                                                                                çünkü, herkes dönüyor kendi ekseninde bir gün. mısır          
                                                                                tarlasında kuru bir koçan, tek tanesi kalmış onun da,  
                                                                                unutmuş düşmeyi, aklı bir karış havada olduğundan
                                                                                ama bakın işte Mısır hâlâ ayakta yani dönüyor
                                                                                kendi ekseninde bir gün daha.

deli bir Osnip’ten Osmanlı tokatı yiyince
William Tell dedim kendime
bak bu kuş lastiği
ne kadar gerersen o kadar iyi.
insansız bir uçaktan düşmek kolay
bombaysan ve birazdan patlayacaksan.

mösyö, bir gün padişah olursanız
yani deliliğiniz taçlandırılırsa
yani lambanızdan cin çıkarsa
yani paltonuzdan haber kanalları, şairler, edebiyat dergileri, eleştirmenler
yani düşerseniz bir ağaç kavuğunun içine
yani kulağınız uzarsa
yani Keloğlan hipi olursa
Mecnun sigaraya başlarsa falan
kin gütmeyin hiçbir halka,
çocuklara ve kadınlara

                                                                                           bir keresinde pisliğin teki gibi eline bombayı 
                                                                                           almıştı, inanmadık başında, öfkeliydi, salyalarını
                                                                                           kabarcıklar halinde üzerimize saçıyordu, 
                                                                                           tampislikti.
                                                                                           birkeresindetampisliktiyabuherifler, çok adi
                                                                                           duvarı üzerimize devirdiler, bir çağ olsaydık
                                                                                           başka çağa geçerdik, kiceplerimizsizlereömür
                                                                                           duvar dediysem Çin malı!

geçmişte hiçbir şey eskisi gibi değilmiş
hiçbir şey senin kadar gelecek değilmiş Carmen
özür dilerim
bir körün görmediği insanlarız hepsi
canımız acıyor, pis şeyler dönüyor
çok pis şeyler! Ağız kirliliğinden gebereceğiz!

hiçbir şeye şaşıramadığımız içinde üzgünüz
ne de olsa
rakı cumhuriyetten daha eskidir
şarap demokrasiden
ve rom adaletten
beyaz bir bezin bir tarafına
‘bayrak’ yazılsa
diğer tarafı boş mu kalır?
dünya dönüyor, daha da dönecek
ve evindeki bir oyuncağa seslenecek biri
Carmen, artık özgürüz!

bazen kör bir hayvan gibi seviyorum kendimi
insan kalmak zor, kirlenmekse teferruat.

Yayınlayan

Ali Aydemir

Ali Aydemir. 1981 yılında İstanbul’da doğdum. Çocukluğum İstanbul’da geçti taki bir trafik kazasına kadar. 1986 yılında Çernobil bulutlarıyla beraber Karadeniz’e geldik ailemiz bir kişi eksilmiş halde. İlk ve orta öğrenimimi Giresun’da tamamladım, lise son sınıfı bir işçi olarak Fiskobirlik Entegre Tesislerinde geçirdim, o dönem işçileri yakından gözlemledim, Markizm ile tanışmam böylece ete kemiğe büründü. Sonra Niğde Üniversitesi’nde Turizm Meslek Yüksek Okulunu bitirdim. Kapadokya hayatıma inanılmaz şeyler kattı, orada büyülendim. Devlet memuru olarak Bolu’ya atandım, gitmedim. Politik bir insana dönüştüm. Turizmin bir çok departmanında çalıştıktan sonra bu sektörün ruhumla hiç uyuşmadığını fark ettim ve mesleği bıraktım, biraz dışardan işletme okuyayım dedim, serbest bir öğrenci olmayı beceremedim. Uludağ Ünversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü sınavına girdim ve Dramatik Yazarlık Ana Bilim Dalını kazandım, hakkımda açılan kamu davası nedeniyle ki vatana ihanetten yargılanıyordum, sırf askere gitmediğim için, askere alındım, okul hiç müdahil olmadı. Neyseki Antakya’da tüm hakları elinden alınmış biri olarak askerliğe başladım, Turizimci ve de sanat okulu öğrencisi olduğum için ve Antakya turistik bir yer olduğu için beni rehber olarak görevlendirdiler, 4 tane Genel Kurmay Komutanını, Suriye Genel Kurmay Komutanı’nı, Suriye Kuzey Orduları Komutanı’nı, 2. Ordu Komutanını ve bir sürü Orgenerali ve Korgenerali gezdirirken vatana ihanetten yargılanmaya devam ettim. 2. Hudut Alay Komutanlığı’nın tarihçesini yazdım bu esnada, sonra aldığım ceza belli oldu, 3 ay hapis cezası aldım, paraya çevirince terhis olabildim. Askerden sonra okula döndüm, istekle başladım ve morali bozuk bir şekilde okuldan ayrıldım. Sanat okullarının başta öğretim kadrosu ve verilen eğitim beni çok üzdü. Sanat okullarının hala bu halde olmasına çok üzülüyorum. Liyakatin olmadığı bir ülke. Çok üzücügerçekten. Geziye katıldım, Soma’da bulundum vs. İşsiz kaldım. İnsan sanat okullarına güvenmemeli. Tüm bu dönemde İstanbul şehrinin ve Ankara’nın güzel şairleriyle Duvar dergisini çıkarmaya başladık, adını ben koydum, çok sesin olduğu yerde demokrasi maalesef görkemli olmuyor, duvar dergisinden ayrılıp Natama dergisini kurduk, 3 güzel yıl geçirdik beraber sonra oradan da ayrıldım. Çünkü Natama dergisi yayın hayatına devam etmemeliydi, uzun süre yayında kalan dergilerin düştüğü tuzak çıkış manifestosunun yani kendisinin reddi anlamına gelmekteydi. Arkadaşlarımın dergi çıkarmasına seviniyorum ama keşke bunun adı Natama olmasaydı. Keşke Natama yayın hayatına son verecek kadar da cesur olabilseydi. Neyse arkadaşlarımı seviyorum. Yolları açık olsun. Sonra işte dergicilikten böylece soğumuş oldum. Şiirlerim; Natama, Sözcükler, Duvar gibi dergilerde yayımlandı. Aslında daha bir çok dergide yayımlandı ama o dergilerin adını ağzıma almadığım için buraya yazmak istemiyorum. Gerek yok. Sırf şiirlerimin yayımlandığı dergiler çok görünsün diye adlarını yazacak değilim. İlk kitabım ‘Ölü Kayalar Mezarlığı’ 2011 yılında yayınlandı. Hiç memnun olmadım. Yayınevinin adını yazmadığımdan anlamışsınızdır. Akşamdan sabaha kapak değişir mi! -gizlice değişiyor valla- hem de yazarın haberi bile olmadan, redakte bozuluyor ooo neler oluyor neler Çehov’un dediği gibi ve daha bir sürü şey! Şimdi hazırda bekleyen iki şiir dosyam var üçüncüsüne çalışıyorum ama bir gün basılırlar mı açıkcası bilemiyorum. Bu yönde hiç çabam olmadı, olur mu bilmiyorum, hele şu pandemi bi bitsin de.. Güzel bahane. İki tane tiyatro oyunum var burada paylaştığım oyun sadece okumalık onu saymıyorum. Belki roman da yazarım diyorum. İşsizim, bir iş kuryım dedim büyük zarar ettim dünya kadar borca battım, evdeyim tüm zamanımı okuyarak ve yazarak geçiriyorum. Güzel bir yazar hayatı yaşıyorum aynı filmlerdeki ve kitaplardaki gibi. Tek farkım ben tanınan biri değilim. Olur muyum hiç sanmıyorum. Keza olsam bile bunu kimse bilmez çünkü ben öyle biri değilim. Gün içinde biraz mutlu olabiliyor musunuz bilmiyorum ama her gün en azından gülümseyebiliyorsanız ne ala, herkesin işi zor. Mutlu olun diyeceğim ama yine de gülümsemeye çalışın diyeyim en iyisi, iyi günler dilerim, saygılarımla.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s