şimdi nereye gömsek ölüleri, bir baş yukarı kalkar
dosdoğru kalkar, lirik bir şiir sanırsın, halbuki
kamburdur itoğluit, geneleve gider her sabah
bıçkındır, laleli ondan sorulur herkes uyuduğunda, dedim ki sonra
bu şiir gömülürse yani becerirse ölmeyi yani ölürken öfkelenirse
tek bir imge bile kıpırdamaz ölüler içinde
biz ölüleri nasıl severiz oysa, güzel severiz, esrik severiz gençse severiz, çocuksa severiz, mertse severiz, asiyse severiz
kızsa severiz, intiharsa severiz, şairse çok severiz
eski anılarla severiz, (yeni) rakıyla daha çok severiz
ölçüsüz severiz, değersiz severiz, (dostlar alışverişte görsün) cenazede severiz ölü severiz,
yaşayan ölüleri ingilizce bile severiz
güzel ölüler ülkesiyiz, her yanımız şair-i devlet
her ölüme süratle sicil veren eleştirmenlerdir
onaltısında romantik yirmisinde kominist kırkında marksist kırkbirinde
duayen, kim midir şair, hinoğluhin, beyaz sayfa açar sanırsın küfreder Lâhavlevelâkuvveteillaâbillâhilaliyülazim! birkeresindeelindekimikrofonuısırıncaherkessırayageçtikarşısındapadişahımçokyaşaogün
denberiperayakorkusalanosmanlıdelikanlısıgibiyayıldıkçayayıldıortadoğuya
bu ölü gömülmelidir ve devlet çekilmelidir parklardan
iki sevgilinin ellerinden, öpüşlerinden dudakların, kızların etek boyundan,
rahimlerinden kadınların, sonra cezaevlerine sigara bağışı yapılmalıdır
ben bir gün muhaliftim ve yarın devrimdi ve sonra abimi astım bir ağaca
kötü adamlık kötü kardeşlik kötü çocukluk benimki her şey kötülüğe dair
şu uçsuz bucaksız manşetler, her şey kötülüğe,
ölüler gömülmelidir ve dünya nefes almalıdır belki bir bira , kimse çıkmasın evinden işe gitmesin ve para harcamasın bugün
kimse sevişmesin, kimse okumasın, açılmasın televizyonlar, Facebook’a girilmesin,
Twit atılmasın, kimse beğenmesin birbirini, kötü mü?
ne zaman iki ölü yan yana gelse maraz çıkar pekala çıkar
bir karış toprak için o yüzden isteyen saksılara gömülmelidir ölüler gömülmelidir ve devlet çekmelidir elini şiirden şiir beklemeden çekilmelidir ve şairler ayağa kalkıp haykırmalıdır bir ağızdan:
dilsiz ve sağır adam evine dönmelidir bu akşam
Ali Aydemir
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili
Yayınlayan
Ali Aydemir
Ali Aydemir. 1981 yılında İstanbul’da doğdum. Çocukluğum İstanbul’da geçti taki bir trafik kazasına kadar. 1986 yılında Çernobil bulutlarıyla beraber Karadeniz’e geldik ailemiz bir kişi eksilmiş halde. İlk ve orta öğrenimimi Giresun’da tamamladım, lise son sınıfı bir işçi olarak Fiskobirlik Entegre Tesislerinde geçirdim, o dönem işçileri yakından gözlemledim, Markizm ile tanışmam böylece ete kemiğe büründü. Sonra Niğde Üniversitesi’nde Turizm Meslek Yüksek Okulunu bitirdim. Kapadokya hayatıma inanılmaz şeyler kattı, orada büyülendim. Devlet memuru olarak Bolu’ya atandım, gitmedim. Politik bir insana dönüştüm. Turizmin bir çok departmanında çalıştıktan sonra bu sektörün ruhumla hiç uyuşmadığını fark ettim ve mesleği bıraktım, biraz dışardan işletme okuyayım dedim, serbest bir öğrenci olmayı beceremedim. Uludağ Ünversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü sınavına girdim ve Dramatik Yazarlık Ana Bilim Dalını kazandım, hakkımda açılan kamu davası nedeniyle ki vatana ihanetten yargılanıyordum, sırf askere gitmediğim için, askere alındım, okul hiç müdahil olmadı. Neyseki Antakya’da tüm hakları elinden alınmış biri olarak askerliğe başladım, Turizimci ve de sanat okulu öğrencisi olduğum için ve Antakya turistik bir yer olduğu için beni rehber olarak görevlendirdiler, 4 tane Genel Kurmay Komutanını, Suriye Genel Kurmay Komutanı’nı, Suriye Kuzey Orduları Komutanı’nı, 2. Ordu Komutanını ve bir sürü Orgenerali ve Korgenerali gezdirirken vatana ihanetten yargılanmaya devam ettim. 2. Hudut Alay Komutanlığı’nın tarihçesini yazdım bu esnada, sonra aldığım ceza belli oldu, 3 ay hapis cezası aldım, paraya çevirince terhis olabildim. Askerden sonra okula döndüm, istekle başladım ve morali bozuk bir şekilde okuldan ayrıldım. Sanat okullarının başta öğretim kadrosu ve verilen eğitim beni çok üzdü. Sanat okullarının hala bu halde olmasına çok üzülüyorum. Liyakatin olmadığı bir ülke. Çok üzücügerçekten. Geziye katıldım, Soma’da bulundum vs. İşsiz kaldım. İnsan sanat okullarına güvenmemeli. Tüm bu dönemde İstanbul şehrinin ve Ankara’nın güzel şairleriyle Duvar dergisini çıkarmaya başladık, adını ben koydum, çok sesin olduğu yerde demokrasi maalesef görkemli olmuyor, duvar dergisinden ayrılıp Natama dergisini kurduk, 3 güzel yıl geçirdik beraber sonra oradan da ayrıldım. Çünkü Natama dergisi yayın hayatına devam etmemeliydi, uzun süre yayında kalan dergilerin düştüğü tuzak çıkış manifestosunun yani kendisinin reddi anlamına gelmekteydi. Arkadaşlarımın dergi çıkarmasına seviniyorum ama keşke bunun adı Natama olmasaydı. Keşke Natama yayın hayatına son verecek kadar da cesur olabilseydi. Neyse arkadaşlarımı seviyorum. Yolları açık olsun. Sonra işte dergicilikten böylece soğumuş oldum. Şiirlerim; Natama, Sözcükler, Duvar gibi dergilerde yayımlandı. Aslında daha bir çok dergide yayımlandı ama o dergilerin adını ağzıma almadığım için buraya yazmak istemiyorum. Gerek yok. Sırf şiirlerimin yayımlandığı dergiler çok görünsün diye adlarını yazacak değilim.
İlk kitabım ‘Ölü Kayalar Mezarlığı’ 2011 yılında yayınlandı. Hiç memnun olmadım. Yayınevinin adını yazmadığımdan anlamışsınızdır. Akşamdan sabaha kapak değişir mi! -gizlice değişiyor valla- hem de yazarın haberi bile olmadan, redakte bozuluyor ooo neler oluyor neler Çehov’un dediği gibi ve daha bir sürü şey!
Şimdi hazırda bekleyen iki şiir dosyam var üçüncüsüne çalışıyorum ama bir gün basılırlar mı açıkcası bilemiyorum. Bu yönde hiç çabam olmadı, olur mu bilmiyorum, hele şu pandemi bi bitsin de.. Güzel bahane.
İki tane tiyatro oyunum var burada paylaştığım oyun sadece okumalık onu saymıyorum. Belki roman da yazarım diyorum. İşsizim, bir iş kuryım dedim büyük zarar ettim dünya kadar borca battım, evdeyim tüm zamanımı okuyarak ve yazarak geçiriyorum. Güzel bir yazar hayatı yaşıyorum aynı filmlerdeki ve kitaplardaki gibi. Tek farkım ben tanınan biri değilim. Olur muyum hiç sanmıyorum.
Keza olsam bile bunu kimse bilmez çünkü ben öyle biri değilim.
Gün içinde biraz mutlu olabiliyor musunuz bilmiyorum ama her gün en azından gülümseyebiliyorsanız ne ala, herkesin işi zor. Mutlu olun diyeceğim ama yine de gülümsemeye çalışın diyeyim en iyisi, iyi günler dilerim, saygılarımla.
Ali Aydemir tarafından yazılan tüm yazılar
Ölüseviciyiz ve devletin burnunu sokmadığı bir yer göster bana.
BeğenLiked by 1 kişi